İnek Şaban tiplemesiyle ün kazanan, kara mizah içeren 100’e yakın filmiyle Türk Sineması’na 26 yıldır emek veren Kemal Sunal, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Onur Ödülü” alacak.
İnek Şaban tiplemesi ile halkın gönlünde taht kuran Kemal Sunal için, Türkiye’yi güldüren adam denir. Filmleri onlarca kez ekrana gelen, her seferinde reyting rekorları kıran, araştırmalara konu olan ender sanatçılardan biridi Kemal Sunal…
Oynadığı filmlerde kendine has gülüşü, iğneli esprileri ve o meşhur “eşşoğlueşşek” deyişiyle yediden yetmişe her kesime hitap edebilen Kemal Sunal, meslek hayatının 26. yılını kutluyor. 26 yıldır sinemayla iç içe olan sanatçıya, bu yıl 1-8 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Antalya Film Festivali’nde Onur Ödülü verilecek.
Yıllar önce, “halk seçerse cumhurbaşkanı olurum” diyerek dikkatleri üzerinde toplayan Sunal, bir aksilik çıkmazsa ödülünü Cumhurbaşkanı Demirel’in elinden alacak.
1966’da Kenterler’de tiyatroya başladınız. Tiyatrocu olmaya nasıl karar verdiniz?
Lise yıllarında. Felsefe hocam, Müşfik Kenter’i tanıyormuş. Hocam iyi bir oyuncu olduğuma inanmış olmalı ki beni elinden tuttuğu gibi Kenterler’e götürdü. Ben mesleğe çok küçük yaşta başlayan sanatçılardan değilim. Daha önce okulda ve çeşitli amatör topluluklarda oynadım. Kenterler’de profesyonel oldum. Daha tiyatro yaparken sinemada star olacağımı düşünüyordum. Buna altıncı his ya da başka bir şey diyebilirsiniz.
Kemal Sunal sinemaya nasıl başladı?
Ertem Eğilmez’in yönettiği “Tatlı Dillim” ile sinemaya girdiniz. Eğilmez sizi nasıl keşfetti?
Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda oynarken. Ertem Eğilmez piyesi seyretmeye gelmiş, beni gördü. O sırada Tarık Akan ve Filiz Akın’la “Tatlı Dillim” adlı bir film çekmeye karar vermiş. Sene 1972. Beni de Tarık Akan’ın yanına basketçi arkadaşlarından biri olarak düşünmüş.
“Tatlı Dillim” vizyona girdiğinde neler hissettiniz?
Tatlı Dillim’de küçük bir rolüm vardı. Toplam yedi sekiz kere görünüyordum. Film gösterime girdiğinde turnedeydik. Arkadaşlarım filmi seyretmişler. ‘Çok büyük reaksiyon alıyorsun, yıkılıyor salon’ dediler. Ben inanmadım. Saray Sineması’na gittim. En üst kattan seyrettim. Arkadaşların söylediği gibi, büyük bir reaksiyon görüyor ve sonunda da alkışlanıyordu. Aynı tiyatro gibiydi.
“Salako” ile ilk başrolünüzü oynadınız;
Aslında ben bir iki film hariç tüm filmlerde başrol oynadım. Zaten onlarda da hep ön sıralarda görünen oyunculardan biriydim.
“Kapıcılar Kralı” ile 1977’de Antalya Film Festivali’nde kazandığınız ödül kariyerinizi nasıl etkiledi?
Ödül almak oyuncuyu ateşleyen ve motive eden bir şey. Onun dışında çok büyük bir değişiklik olmadı. Ne yönetmenlerin ilgisi, ne de seyircinin ilgisinde bir değişiklik yoktu.
Onur Ödülü’nü hak eden oyunculardan biriyim
Meslek yaşamınızın 26. yılında Antalya Film Festivali’nde Onur Ödülü’ne layık görülmek nasıl bir duygu?
Onur Ödülü’nü hak eden oyunculardan biri olduğumu düşünüyorum. Antalya Film Festivali’nde ödül alacağımı duyduğum zaman müthiş heyecanlandım.
Uzun süredir sinemadan uzaksınız, yeni projeler var mı?
Anlaşabildiğimiz taktirde önümüzdeki günlerde yeni bir filme başlayacağım. Film çekimi sırasında Onur Ödülü almam da güzel bir şey. Yeni film Antalya Şenliği’ne yetişmez ama bakarsınız seneye en iyi oyuncu ödülünü alabilir.
İnek Şaban halk tarafından tutuluyor
Aradan yıllar geçmesine rağmen hala filmleriniz televizyonlarda gösteriliyor ve reyting rekorları kırıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Benim hakkımda insanlar araştırma yapıyor. Kimisi İnek Şaban anarşisttir diye tanımlıyor. Bazıları da saf, iyi, temiz yüreklidir diyor. Bunların hepsinin karışımıdır oyuncu Kemal Sunal. Onun için halk İnek Şaban’ı tutuyor. Kendine yakın buluyor. Bir de her filmde belli mesajlar vardır. Bu mesajlar hala geçerli ki tutuyor.
Sosyologların sizin hakkınızda yaptıkları araştırmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok hoşuma gidiyor. Araştırılması lazım. Açıkçası ben de merak ediyorum. Daha çok araştırmalı, tez konusu olmalı, kitap yazılmalı.
Siz Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunusunuz? Araştırma projenizi de “İnek Şaban” üzerine yaptınız. Canlandırdığınız bir tiplemeyi araştırmak zor olmadı mı?
Tezimde benim hakkımda yapılan araştırmaları derledim. Bunda benim şahsi bir kanaatim yok. 81 tane filmim var. O filmleri, yönetmenleriyle, tarihiyle ve oyuncularıyla hiçbir yerde bulamazsınız. Kaynaklarda yarım çıkıyor bu filmler. 81 film Türkiye’de ilk kez bu tezle doğru olarak çıkacak. Gençlere ve yeni nesillere çok önemli bir kaynaktır. Hatta zaman bulabilirsem kitap haline getirmeyi düşünüyorum. Tez yazarken belli normlara bağlı kalıyorsunuz. Kitapta ben kendi fikirlerimi de yazacağım.
Televizyon bir sanat dalı değildir
Belli dönemlerde dizilerde oynadınız. Dizilerde rol almayı sadece ekonomik nedenlerle mi kabul ettiniz?
İlk dizi yaptığım zaman sinema durgunluk içindeydi. Ben bu dizileri para için yaptım. Dizi oyuncu için yararlı bir şey değildir. Çünkü dizilerin hiçbir sanatsal yönü yoktur. Televizyon bir sanat dalı değildir. Her şey uçucudur. Bugün var yarın yok. Hiçbir sanatsal değeri olmayan şey üzerinde konuşulmaz. Yapılıyorsa tek sebebi paradır.
Onur Ödülü’nü Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in elinden almak istediğiniz söyleniyor;
Organizasyon komitesi bana, ‘Kimin elinden ödül almak istersiniz’ diye sordu. Ben de Demirel dedim. O an için festivali çekici hale getirebilir diye düşündüm. Bu ödülü bana temsilen biri de verebilir. Cumhurbaşkanı olursa benim için çok güzel olur.
Bir dönem de “Halk seçerse cumhurbaşkanı olurum”demiştiniz. Hala cumhurbaşkanı olmayı düşünüyor musunuz?
Ben o sözü gençleri teşfik etmek için söyledim. Herkesin cumhurbaşkanı olabileceğini göstermek istedim. Dikkat edin! Özellikle ‘halk seçerse’ dedim. Bu söz de başkanlık sistemine gidiyor galiba değil mi?
Röportaj; Sema Uludağ
6 Eylül 1998 – Radikal